ARTHUR MİLLER
(d. 1915 - ö. 2005)
Arthur Miller, 17 Ekim 1915’te New York’ta doğdu. Avusturya-Macaristan’dan göç etmiş bir Yahudi olan babası, 1930’larda, büyük iktisadi bunalım sırasında hazır giysi yapımevini kapatmak zorunda kaldı. İlkokulu Harlem’de bitiren Miller, öğrenimini sürdürmeye çabalarken, çalışarak ailesinin geçimine de katkıda bulunuyordu. 1932’de ortaöğrenimini tamamladıktan iki yıl sonra Michigan Üniversitesi’nde gazetecilik okumaya başladı. Bu yıllarda yazdığı ilk oyunları ona hem gelir, hem ödül kazandırdı. 1938’de mezun olarak New York’a döndü. Küçük bir sakatlıktan ötürü II. Dünya Savaşı sırasında askere alınmadı. O günlerde ordu içinde çeşitli röportajlar yaptı. 1955’te Amerikan Aleyhtarı Etkinlikler Komitesi tarafından, 1940’larda komünist gruplarla ilişkisi olmakla suçlandı. Bir dönem komünizme ilgi duyduğunu gizlemeyen Miller, eski dostlarının adını açıklamayı kabul etmeyince para ve hapis cezasına çarptırıldı. Ancak, 1958’de yüksek mahkeme bu kararı bozdu. Miller, 1955’te ilk eşinden boşanarak 1956’da Marilyn Monroe ile evlenmişti. 1961’de ondan da ayrıldı. Kazandığı birçok ödül arasında, 1949’da Death of a Salesman (Satıcının Ölümü) ile aldığı Pulitzer Ödülü en önemlisidir.
Üniversite yıllarından başlayarak oyun, senaryo, bir de roman yazan Miller’ın Broadway’de sahnelenen ilk oyunu The Man Who Had Ali the Luck (“Tümden Talihli Adam”) tam bir başarısızlık oldu. Birkaç yıl sonra 1947’de Elia Kazan’ın sahnelediği Ali My Sons (Bütün Oğullarım) ise yılın en başarılı oyunu seçildi. Miller yapıtta toplumsal sorumlulukla bireysel çıkarın, günümüz toplumunda belki de kaçınılmaz olan çelişkisini irdeliyordu. Gene Kazan’ın sahnelediği Satıcının Ölümü’nde ise başarı ve onurlu yaşam arasındaki çatışma vurgulanıyordu. 17. yy’da Salem kentinde geçen bir cadılık soruşturması çerçevesinde, kişisel sorumluluk ve vicdan muhasebesi sorununa eğilen The Crucible (Cadı Kazanı), McCarty dönemi sanat çevrelerince soğuk karşılandı. Miller’m yalnızca McCarthycilik’i eleştirmek amacında olduğu düşünüldü. Ancak o, oyununu, herhangi bir dönemle sınırlanamayacak evrensel boyutlarda tasarlamıştı. 1960’ta senaryosunu yazdığı The Misfits (Uygunsuzlar), Marilyn Monroe ve Clark Gable’ın son filmleri oldu. Marilyn ile ilişkisinden yola çıkarak yazdığı After the Fail (“Düşüşten Sonra”) Miller’ın, Komisyon’daki soruşturması tamamlandıktan sonra Broadway’de sahnelenen ilk oyunu idi.
Miller yapıtlarında ABD toplumundaki değerleri tartışırken, bunun ötesinde, çağdaş insanı da inceler. Ona göre çağın insanı ne mistik, ne de makineleşmiş bir varlıktır. Kişi çevresinin kıskacına karşı kendi onurunu savunabilmek için, seçeneklerden biri ölüm de olsa, seçme hakkına sahiptir. Bu, çağın insanının trajik yönüdür. İnsanlık Miller’e göre demokratik, yeni bir dünyaya yönelik bir evrim içindedir. Bu dünya ise toplumsal tragedyayı doğuracaktır. Bireyi karşısına almayan toplum ile, tıpkı Eski Yunan toplumunda olduğu gibi, yeniden bütünleşecek olan insan, yaşamının anlamını araştırabilecektir. Bugün, yazarın görevi, gerçeğe bağlı kalmak ve okuyucusunu toplumsallaştırmaya çalışmaktır.
Genelde, Ibsen’in gerçekçiliğinden etkilenen Miller, kullandığı geçmiş ile bugünün iç içe kurgulanması gibi anlatım yöntemleriyle, onu aşmaya uğraşmıştır.
Bir süredir kalp rahatsızlığı, zatürree ve kanserle mücadele eden Miller, 10 Şubat 2005’de hayatını kaybetti.