EURIPIDES

(d. MÖ 480 – ö. MÖ 406)

Alt sayfalar:

Euripides, Aiskhylos ve Sophokles‘ten sonra Atina’nın yetiştirdiği üçüncü büyük tragedya ozanıdır.

Euripides, MÖ 480 yılında Salamis’de doğdu. O tarihte Yunanlarla Pers İmparatorluğu arasında amansız savaşlar yaşanıyordu. Euripides’in anne ve babasına birçok kötü yakıştırma yapılmasına rağmen gerçekte, babası Apollon tapınağı ile ilgili bir görevin mirasçısı zengin bir soydan geliyordu. Kaynaklara göre annesi de soylu bir ailenin kızıydı. Euripides gençliğinde resim üzerine çalışmış ve sanatını sürdürme amacında olmasına rağmen yirmi beş yaşında, tragedya ve şiir yazmak için resmi bırakmıştır. İlk oyunu olan ”Pelias’ın Kızları”, MÖ 455 yılında sahneye konmuş ve Atina halkı o an gökyüzünden yeni bir yıldızın inmekte olduğunun farkına varmıştı. Bu yeni şairin tiyatronun tumturaklı ve ağdalı dilinden çok uzak yalın ve güçlü bir deyişi ve yeni fikirleri de beraberinde getirdiğini anlamıştı.

Euripides’in yenilikçi ve korkusuz bir yanı vardı. İlginç olayları anlatırken yeni teknik buluşlar kullanıyordu. En güçlü yönü de gerilim sahnelerindeki başarısı ve her sahnede üstün bir şiirsellik yaratmasıydı. MÖ 438’de Truva Savaşı’nda Akhilleus’un mızrağıyla yaralanan Telefos’un hikâyesini anlattığı oyunda geçen olaylar dizisi ve bunların sahneye uygulanışı Euripides’in gücünü ortaya koyar. Bu oyun, eski Yunan sahne geleneklerine indirdiği darbe nedeniyle de büyük önem taşır. Bir dilenci ilk defa sahici paçavralarla sahneye çıkmıştı. Bu o zamanki izleyici üzerinde şok etkisi yaratmıştı. Oyunun sahneye konmasındaki gerçekçilik, Euripides’in en acımasız eleştirmeni ve Yunan tiyatrosunun en büyük komedi ustası Aristophanes’in saldırı nedenlerinin başında gelir. ”Thesmosphoriazusae” adlı komedisinde Aristophanes, Yunan kadınlara, oyunlarında kadın kişilerini sevimsiz gösterdiğinden ötürü Euripides’den intikam almak üzere komplo hazırlatır.

Fakat Euripides’in kadınları, tutkularına kapılsalar da, hiçbir zaman sevimsiz değillerdir. Sadece idealleştirilmelerinin yanında yaşayan birer insan oldukları gerçeğini vurgularlar. Euripides ayrıca geçmişin ulu tanrılarının, nasıl yeri geldiğinde hiç de tanrısal olmayan hilelere başvurduklarını açık seçik sahnede ortaya koydu. Bu, çoğu kimsenin tanrılara hakaret olarak algıladığı bir bakış açısıydı.

Euripides bir demokrattı, fakat demagoglardan, büyük bürokratlardan, halkına savaş ve felaket getiren kayıtsız ve kaygısız önderlerden nefret ederdi. ”Yalvaranlar” ve ”Truvalı Kadınlar” adlı oyunlarında Sparta ile süregelen savaşın iç karartan izleri görülür. Bu ünlü tragedya yazarının hayatı üzerine söylenebilecek çok az şey olmasına rağmen, Salamis’deki topraklarında yaşadı ve şiirlerini denize bakan bir mağarada yazardı. Mümkün olduğu kadar topluma az karışan, ağırbaşlı ve somurtkan bir adamdı. İnsanlardan uzak seçtiği bu yalnız yaşam, onun tanrılardan nefret eden, toplumla ilişkilerini kesmiş, huysuz, hırçın ve kuşkucu bir kişi olarak tanınmasına yol açmıştır.

Euripides bir Atina vatandaşı olarak kendini toplum hayatından büsbütün ayrı tutmamıştır. Orduda görev almış, Magnesia konsüllüğü yapmış ve devlete parasal yardımlarda bulunmuştur. MÖ 408 yılında tanrılara saygısızlık ettiği gerekçesiyle komedi yazarlarının ve halkın saldırılarına maruz kalarak Atina’yı terk etmiş Makedonya kralı Archelaus’a sığınmıştır. Kral tarafından çok iyi karşılanmış ve ölmeden önceki bu on sekiz ayını huzur ve barış içinde yaşamıştır. Ölüm nedeni çelişkilidir, kimi söylentilere göre saraydaki kıskanç kişiler tarafından av köpeklerine parçalatılmıştır. ”Bakkhalar” adlı oyunu ölümden sonra sahnelenmiş ve ödül almıştır.

Euripides’in kendi izinden giden üç oyun yazarı oğlu ölümünden sonra babalarının oyunlarını sahnelemişlerdir. Euripides’in 80-90 tragedyası olduğu bilinmesine rağmen günümüze yalnız 18 tanesi erişebilmiştir.

Bağlantılı sayfalar:

Antik Çağ Tiyatrosu/Aristophanes/Medea/Medea (Tirat)/Sophokles/Tiyatro Türleri