FRIEDRICH DÜRRENMATT
(d. 1921 - ö. 1990)
Alt sayfalar:
5 Ocak 1921’de Bern kantonuna bağlı Konolfingen’de doğdu. Bir Protestan papazın oğlu olan Dürrenmatt, Zürih’te başladığı üniversite öğrenimini yarım bırakıp Bern’e dönerek burada da felsefe, edebiyat ve doğa bilimleri öğrenimi gördü. Bu yıllarda Kierkegaard, Aristophanes ve George Helm gibi isimleri okumaya başladı. İlk oyunu olan Komedi ne yayınlandı ne de oynandı. O hiç umudunu yitirmeyerek çalışmalarını sürdürdü ve savaş sonrasında ilk başarılı oyunu olan Kayıtta Var’ı yazdı.
1948 yılında sahneye konan ikinci oyunu Kör’de yine İncil dilinin etkisi vardır. 1948 yılında yazdığı ancak 1958’de basılan Büyük Romulus oyunuyla komediye yöneldi. Bay Mississippi’nin Evliliği (1952) oyunuyla dinsel ve Marksist ideolojilerin anlamsızlığını sergilemek istedi. 1954’te Babil’e Bir Melek İniyor’u yazan yazara dünya çapında ününü ise Yaşlı Kadının Ziyareti (1956) adlı oyun getirdi. Bu başarılı oyunu izleyen 5. Frank (1960) 1962 yılında yazdığı Fizikçiler geniş yankı uyandırdı.
Dürrenmatt, komedya türünde eserler verdi. Tragedyanın, yaşadığı dönemde artık etkili olabileceğine inanmıyordu. Ancak güldürüyle insan gerçeğinin yansıtılabileceğine inanan Dürrenmatt, trajik olanın da bunun içine yerleştirilmesi gerektiğini, güldürücü şeylerden güldürü karşıtı bir şey yapmak için yararlandığını söyler. İnsan, Dürrenmatt için ancak çelişkili, güldürücü araçlarla, biçimlerle verilebilecek bir varlıktır.
Dürrenmatt’ın ilk oyunlarında Brecht etkisi görülmesine karşın, o kendisini en çok etkileyen yazarın Aristophanes olduğunu belirtir. Kendisinin Brecht’le en çok çatıştığı ve Brecht’in sağlığında en çok fikir ayrılıklarının yaşandığı konu ikisinin tiyatro anlayışlarındaki belirgin farklılıktı. “Sanat kendi başına güçsüzdür. Ne bir avuntu ne de bir dindir, genel ümitsizlik içinde hep yeniden birilerinin umut beslemesine yarayan bir göstergedir yalnızca. Yazar ahlaki görevini ancak anarşistçe yerine getirir. Saldırmalıdır ama bir yere bağlı olmamalıdır.” diyerek Dürrenmatt tiyatroya bakışını belli eder. Oysa Brecht’in tiyatro anlayışında sorular ancak yanıtları varsa önem taşır; günümüz insanı olaylara, ancak onlar karşısında bir şey yapabiliyorsa ilgi duyar. Dürrenmatt içinse günümüzde olayların gidişini değiştirecek nitelikte bireylere, tek tek güçlü kahramanlara yer yoktur, sanatın amacı çarpıklıkları göz önüne sermek olmalıdır, onlara çözüm aramak değil.
Dürrenmatt’ın yabancılaştırması izleyicisine düşünme enerjisi sağlamak yerine ona bir gerilim verir. Seyirciye bildiği ama dışa vuramadığı şeyler gösterilmiştir sahnede. Dürrenmatt seyirciye kendi gerçeklerini gösterir ama seyircinin bunu fark etmesi ancak yabancılaştırmayla sağlanabilir. Dürrenmatt’a göre seyirci oyun boyunca sahnede bir gerçekliği izleyecektir, ama olayların ve durumların groteske varan abartılışı seyircinin bunlarla özdeşleşmesine izin vermez. Gösterdiği gelişimden kimin sorumlu olduğunun bilinmediği bir dünya vardır ortada ve olayların gücü tek tek kişileri ve onların sorumluluklarını çoktan aşmıştır. Bunu yansıtmanın en iyi yolu olarak groteski önerir Dürrenmatt. Groteskteki gülme olgusu, alışık olduğumuzun tersi bir durumla karşılaştığımızda aldığımız hazdan kaynaklanır. Bizi düş kırıklığını uğratan bu anlatım biçimi ürkütücüdür de. Groteskin sunduğu gerçeklerle ve mantıkla bağdaşmayan çarpıtılmış dünyanın karşısında tedirginlik yaşanır.
Dürrenmatt’a göre 20. yüzyıldaki insan hayatı ve sosyal ilişkiler büyük bir karmaşa içinde yaşanıyordu. Kendisine biçim olarak komedi türünü seçmesinin temel amacı, sahne üzerinde olup biten olayları izleyicilerin özdeşleşme yaşamayacakları bir atmosferde verme kaygısıdır. Çünkü “komedya” türü kendi içinde bir uzak açı sağlar. Sahnede olan biten olayları izleyen seyirci, gülmek sureti ile oyun kişilerinin gülünç duruma düşmesini sağlayan olaylardan uzaklaşır. Bu biçim içinde “grotesk” oyunculuk biçimi ile sahne üzerinde seyircinin özdeşlik kuramayacağı bir form oluşturur.