SONE 31 - 45

Eserin Adı: Soneler
Yazar: William Shakespeare
Çeviren: Talât Sait Halman

SONE XXXI (31)

Ölüp gitti sanarak özlediğim tüm dostlar
Senin güzel göğsünde bir araya geldiler:
Orda hem aşk, hem aşkın her varlığı hükümdar,
Hem de toprağa düştü sandığım sevgililer.
Yürekten inandığım sevgi, gözümden çaldı
Yalvaran yaşlarımı nice cenazelerde
Ve ölülerin hakkı diyerek haraç aldı,
Ama, bak, onlar sende kaldılar göçseler de.
Sen gömülü sevginin yaşadığı mezarsın,
Yitirdiğim dostlardan kalma andaçlar orda,
Benden ne aldılarsa hep senin olsun varsın:
Artık yalnız senindir neler varsa onlarda.
Sevdiğim görüntüler, işte gördüm, hep sende,
Hepsi birleşmiş sende; hepten seninim ben de.

SONE XXXIV (34)

O kadar güzel bir gün vaad edip sanki neden
Pelerin giydirmeden yola çıkardın beni?
İndi de kem bulutlar yarı yola gelmeden,
Hain duman gizledi senin alp görkemini.
Bora görmüş yüzümü yağmurlar ıslatınca
Yetmez bulutu delip kurulamağa koşman;
Övgü olmaz yarayı iyi eden ilaca
Utanç denen illete olamıyorsa derman.
Senin utanman benim yüreğimi dağlamaz;
Sen pişmanlık duysan da olanlar yalnız bana;
Suçlunun üzüntüsü, pek teselli sağlamaz
O suçun çarmıhını sırtında taşıyana.
Ah, sevginden dökülen o inci gibi yaşlar:
Onlarda şerre fidye, illetlere deva var.

SONE XXXVII (37)

Seyredip haz duyar ya çökmüş bir baba hani
Kabına sığamayan delifişek oğlundan,
Ben de, kaderim yaman sakat edeli beni,
Huzur duyarım senin erdeminden, vefandan.
Güzellikle soyluluk, servet, akıl hep sende–
Bunlardan biri, ya da hepsi, ondan da fazla.
Hakçası bu: başına taç oldu onlar; ben de
Bu eşsiz hazineye katılıyorum aşkla.
Ne sakat, ne zavallı, ne acıklıyım artık
Bana öyle yaman güç verdikçe senin gölgen,
Yeter de artar bile senden aldığım varlık:
Görkeminden bir parça alıp yaşıyorum ben.
Dilerim senin olsun en iyi ve en kutlu;
Bu dileğimle bile olurum on kat mutlu.

SONE XL (40)

Hepsini al, sevgilim, ne sevgi varsa bende,
Çoktan senin olmayan ne sevgi sağlarsın ki?
Gerçek der misin eline geçirsen de,
Sevdiklerimin hepsi sende değil mi sanki?
Sevgilimi alırsan gerçek sevgim uğruna
Ses çıkarmam onunla keyif sürdüğün için;
Sevgime sırt çevirip el uzatırsan ona,
Kendini aldatırsan suçun büyüğü senin.
Tatlı hırsız, yine de bağışlarım suçunu
Sen varımı yoğumu aşırsan bile benden;
Oysa daha acıdır, sevenler bilir bunu,
Sevginin haksızlığı nefretin sillesinden.
Güzel sürtük, kötülük iyi görünür sende;
Biz düşman olmayalım can evimi söksen de.

SONE XLIII (43)

Apaçık görüyorum gözlerimi yumunca.
Bütün gün gördüklerim taşımaz hiçbir değer,
Ama düşlerde hep sen varsın uyku boyunca;
Göz karanlıkla ışır, karanlıkları deler.
Başka bütün gölgeler, gölgende ışık bulur;
Bedeninin gölgesi mutluluğu gösterir
Işıl ışıl gündüze saçarak daha çok nur,
Senin gölgen nasıl da kör gözlere fer verir.
Gözlerim kutlu olur seni seyrettikçe ben,
Canlı gün aydınlanır sendeki ışıklarda,
En karanlık gecede belirsiz güzel gölgen
Derin uykuda sönmüş gözlere can katar da.
Seni görmezsem olur her günüm gece;
Parlak gündüzdür gecem düş seni gösterince.

SONE XXXII (32)

Benim ömrüm bitince hâlâ yaşıyorsan sen,
Hoyrat ölüm gömünce kemiklerimi yere,
Talihin cilvesiyle bir göz atmak istersen
Ölmüş dostundan kalan zavallı dizelere,
Karşılaştır hepsini bugünkü yapıtlarla:
Çok gerisinde onlar ustaca yazanların;
Onları şiir diye değil, aşk için sakla:
Katına çıkamazlar bahtiyar ozanların.
İçinden geliyorsa bana söyle şunları:
“Güçlenseydi dostumun Esin Perisi hele,
Yaratısı aşardı aşkından doğanları,
Allı pullu yürürdü yüksek rütbelilerle;
Ama o öldü, yeni ozanlar ondan üstün:
Onlarda sanat, dostta aşk okuyorum bugün.”

SONE XXXV (35)

Yakınmasan da olur artık kötülüğünden:
Güllerde diken vardır, gümüş çeşmede çamur;
Tutulur ay ve güneş, söner bulut yüzünden;
En şirin tomurcukta iğrenç kurtlar bulunur.
Kusursuz insan olmaz – bende kabahat az mı:
Örnekler verip haklı bulmak suç işleyeni?
Bu özürler büsbütün ahlakını bozmaz mı?
Günahlarından öte bağışlamışım seni.
Benim aklım savunur senin şehvet suçunu;
Avukatın gibiyim davacın olsam bile:
Suçlu ben’im, yargıca kendim söylerim bunu,
İçsavaşa tutuşur bende nefret sevgiyle.
Suç ortağı olmaya gösteriyorum rıza
Hiç acımadan beni soyan tatlı hırsıza.

SONE XXXVIII (38)

Çeker mi benim Esin Perim konu kıtlığı
Sen şiirime sebil ettikçe soluğunu,
Yanında kaba kâğıt kalemin kof kaldığı
Hoş varlığın oldukça bana en tatlı konu?
Ah, tüm teşekkürleri, övgüyü kendine sun;
Varsa, al, yazdığımda değerli gördüğünü.
Sen yaratıcılığa ışıklar saçıyorsun,
Sanki kim dilsiz kalıp yazamaz ki övgünü.
Sen onuncu Peri ol, kötü ozana gelen
Yaşlı dokuz Periden on kat yüksek değerin;
Gür esinlerle dolu Peridir sana gelen:
Bugünü aşan sonsuz dizeleri getirsin.
Bu deney çağına hoş gelirse Esin Perim,
Üzgüsü benim olsun, övgüsü senin derim.

SONE XLI (41)

Ben kalbinden uzakken, fırsat kaçırmayarak
Yaptığın şu sefahat, şu çapkınlıklar var ya:
Hepsi de güzelliğin, gençliğin için bir hak,
Çünkü nereye gitsen, arzu koşar oraya.
Herkes seni kazanmak ister cömertsin diye;
Sen afet bir güzelsin: sevaptır güzel sevmek.
Kadın karar vermişse ağına düşürmeye,
Anasından doğmuş mu ondan kaçacak erkek?
Ah, yine de kalbinden kovmazsın belki beni;
Güzelliğini, hoppa gençliğini kınarsın.
Onlar sefahatte de bırakmazlar peşini:
Zorlanırsın ve çifte ihanete kalkarsın
Güzelliğinle çekip aldığın kadına da,
O güzellikle beni aldatarak sana da.

SONE XLIV (44)

Düşünceye dönüşse benim etim kemiğim
Yolum kurban gidemez hoyrat mesafelere:
Ben, tüm uzaklıkları aşıp erişeceğim
Sınırsız ötelerden, senin olduğun yere.
Varsın, sımsıkı bassın ayağım topraklara
Dünyada bir köşede, senden uzak mı uzak,
Çevik düşünce sıçrar, dinlemez deniz, kara.
Ulaşır özlediği yere hayal kurarak.
Ben, düşünce değilim: ah düşündükçe bunu
–Sen gittin, ben uçamam– bu öldürüyor beni;
Alt tarafı, varlığım biraz toprak, biraz su:
İnleyerek beklerim geleceğin keyfini.
Bu iki som maddeden, birbirinin yasına
Nişan takan o ağır yaşlar kalacak bana.

SONE XXXIII (33)

Ne görkemli şafaklar görmüşümdür, hükümdar
Gözleriyle dağlara koyar en şanlı süsü,
Altın yüzü öptükçe yemyeşil olur kırlar,
Soluk sulara yaldız kaplar kutsal büyüsü,
Ama birden bırakır – gökten inmiş yüzüne
Saldırsın diye hınzır bulutların yığını,
Sonra saklar yüzünü üzgün dünyadan yine,
Batıya kaçıp gizler kararan varlığını;
Sevgili güneşim de doğup ruhuma doldu
Bir sabah zaferlerle görkemlerle erkenden,
Ah, sonra gitti, ancak bir saat benim oldu,
Kara bulutlar onu yine gizledi benden.
Bu yüzden ona karşı sevgim kapılmaz hınca,
Yerdekiler solmaz mı gökte güneş solunca?

SONE XXXVI (36)

İtiraf edeyim ki ikimiz apayrıyız
Birleşik olsa bile bölünmeyen sevgimiz:
Bu utanç lekeleri bende kalacak yalnız,
Bana nasip olacak çile doldurmak sensiz.
Duyduğumuz sevgiler birleşir bir bakıma,
Yaşamımızı bölen acıklı ayrılıklar
Sevginin birliğini altüst edemez ama,
Sevişmenin tadından tatlı saatler çalar.
Sevgilim olduğunu açıklamam artık ben
Yanıp yakıldığım suç, lekeler diye seni,
Bana iyilik edip onur veremezsin sen
Feda etmeden kendi adının şerefini:
Sakın buna kalkışma; öyle ki sana sevgim,
Benim olduğun için iyiliğin de benim.

SONE XXXIX (39)

Ah, nasıl efendice övgüler sunsam sana?
Hep senin değerindir bende varsa bir değer,
Kendimi övmek sanki ne kazanç sağlar bana?
Böbürlenmektir sana söylediğim türküler.
Sırf bu yüzden bile biz yaşamalıyız ayrı;
Tek diye bilinmesin güzel aşkımız artık:
Sana verebilirim salt hakkın olanları
Hele bir gerçekleşsin aramızda ayrılık.
Ah, yokluk, sen kim bilir ne korkunç bir işkence
Olurdun, uzaklığın acısı sağlamasa
Sevgi düşünceleri gibi hoş bir eğlence,
Zaman ve hayal gücü, yüreği dağlamasa;
Sen öğretmiş olmasan nasıl çift olurmuş tek
Burda bulunmayanı var gücünle överek.

SONE XLII (42)

O kadın senin oldu: derdim değil yalnız bu;
Onu eşsiz bir aşkla seviyordum, doğrudur;
Ama, sen onun oldun, yas’a boğdun ruhumu:
Sevgi yok olup gitti, beni kahreden budur.
Bağışlarım, çünkü aşk, suça iter seveni.
Sen onu seviyorsun ben seviyorum diye;
O da benim uğruma aldatıyor ya beni,
Hatırım için razı dostumdaki sevgiye.
Ben seni yitirirsem kaybım aşkımın kârı
Ve onu yitirirsem dostumun kazancı var;
İkisi birleşti de ben yitirdim onları,
Gönlümü almak için bana haç çıkardılar.
Sevinçliyim yine de: dostumla tek varlığız;
Ne hoş düzen! O kadın beni seviyor yalnız.

SONE XLV (45)

Öbür ikisi, hafif hava, paklayan ateş,
Ben nerdeysem onlar da hep seninle beraber:
Birisi düşünceme, öteki arzuma eş;
Bir vardır, bir yok: böyle hızla kayıp giderler.
Bu uçucu maddeler yel yeperek yol alır,
Aşk elçileri gibi, sevecenlikle sana:
Canım dört maddedendir, o ikisiyle kalır,
Üzgün yürekle düşer ecelin kucağına.
Tüm varlığım kavuşur öz yapısına, derken:
O hızlı haberciler senden dönmüştür işte–
Onlar bana müjdeler getirmiştir gelirken
Senin sağ, sapasağlam olduğunu görmüş de.
Duyunca mutluyumdur, sonra sevincim söner;
Yine elçi yollarım, hüzün kalbime döner.