NECİP FAZIL KISAKÜREK
(d. 1904 – ö. 1983)
Alt sayfalar:
Necip Fazıl Kısakürek, Türk Edebiyatı’nın Muhafazakarlar’ından, şair, hikaye ve piyes yazarı, gazeteci, düşünür.
26 Mayıs 1904’te dünyaya geldi. Asıl adı Ahmet Necip Fazıl Kısakürek’dir. Çocukluğunu, mahkeme reisliğinden emekli büyük babasının, İstanbul Çemberlitaş’taki konağında geçiren ve kayıtlı bir secereyle, Alâüddevle devrinin Şeyhülislam Mevlâna Bektût’a dayanan ve Dulkadiroğulları’na bağlı “Kısakürekler” soyunun mensubu olan Kısakürek, okuyup yazmayı henüz 5 – 6 yaşlarındayken dedesi, Mehmet Hilmi Efendi’den öğrendi ve 1916 senesine kadar, Büyükdere’de Emin Efendi isimli, sarıklı bir hocanın işlettiği mahalle mektebinden başlayarak çeşitli okullara devam etti.
İlk ve orta öğrenimini, Fransız Papaz ve Kumkapı’daki Amerikan Koleji’nde tamamlamasının ardından, Serasker Rıza Paşa Yalısı’ndaki, Askeri Deniz Lisesi’nde eğitimini tamamladı. Deniz Harp Okulu’nu bitiremedi, İstanbul Darülfünun’da felsefe eğitimi aldı. İstanbul’un işgali sırasında annesi ile birlikte Erzurum’daki dayısının yanında kaldı. Henüz çok genç yaşta babasını da kaybetti.
Şiir yazmaya, on yedi yaşındayken, annesinin arzusuyla başlayan ve ilk şiirleri, 1922 senesinde, Ziya Gökalp’in kurduğu ve Yakup Kadri Karaosmanoğlu ve arkadaşlarının çıkardığı, Yeni Mecmua’da, yayınlanan Kısakürek, Milli Mecmua ve Yeni Hayat dergilerinde çıkan şiirleriyle adını duyurdu.
Lisedeki hocaları arasında, Yahya Kemal Beyatlı, Ahmet Hamdi Tanpınar, Ahmet Kutsi Tecer, İbrahim Aşkî Tanık gibi dönemin ünlü isimleri yer alan, Kısakürek, 1924’te, İstanbul Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü’nü bitirdikten sonra 20 yaşında, Maarif Vekaleti’nin Avrupa’ya okumaya gönderilecek, ilk talebe grubu için açtığı sınavda gösterği başarıyla gönderilmeye hak kazandığı Fransa’da, Sorbonne Üniversitesi Felsefe Bölümü’nü bitirdi.
1925’te basılan ilk kitabı “Örümcek Ağı” ve 1928’de yayınlanan “Kaldırımlar” gibi eserleriyle, kendini çok genç yaşta, çağdaş şairlerin önüne çıkararak, edebiyat çevrelerinde büyük yankı uyandırdı.
Paris’te geçirdiği dönemin ardından, Osmanlı Bankası’nın Ceyhan, İstanbul ve Giresun şubelerinde çalıştı.
5 Ağustos 1929’da Ankara’ya giden ve 9 yıl boyunca, İş Bankası’nda müfettiş ve muhasebe müdürü olarak çalışan Kısakürek, döndükten sonra, 1939 – 1943 seneleri arasında, bir Fransız okulu, Robert Kolej, İstanbul Güzel Sanatlar Akademisi, Ankara Devlet Konservatuarı, Ankara Üniversitesi, Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi gibi okullarda öğretmen olarak görev aldı.
Şiirleri Milli Eğitim Bakanlığı’nın ders kitaplarında okutulan Kısakürek’in, askerliği bittikten sonra Ankara’ya dönmesinin ardından, 1932 senesinde, henüz otuz yaşına basmamışken yayımlanan ve kendisini şöhrete taşıyan, üçüncü şiir kitabı, Ben ve Ötesi, başarısının devamının geleceğinin sinyallerini vermekteydi.
Şöhret basamaklarını hızla tırmanırken, felsefi arayışlarını sürdüren Kısakürek için, 1934 yılı bir dönüm noktası niteliğini taşıdı. Bohem hayatını en yoğun yaşadığı dönemde, Kısakürek’in, Beyoğlu Ağa Camii’nde vaiz olan, Abdülhakim Arvasi ile tanışması, neredeyse bütün tiyatro eserlerinde karşımıza çıkan, üstün bir ahlak felsefesinin savunulduğu dönemin temelini oluşturdu. Nakşîbendi şeyhi olan Abdülhakîm Arvâsî ile tanışması ve Necip Fazıl’ın İslami düşünce ile buluşması yaşamını tamamen değiştirdi.
1937 yılında kendi hayatını esas alan “Bir Adam Yaratmak” isimli tiyatro oyununu yazdı. “Bir Adam Yaratmak”, Türk edebiyatının ilk trajedisiydi. Ve bu oyunda da başrolü Muhsin Ertuğrul oynadı.
Tek bir kişi onun hayatında unutulmaz bir etki bıraktı, annesi. 1939 yılı hayatının dönüm noktalarından biriydi. Şair en sevdiği ve en önemli eseri olarak kabul ettiği Senfoni şiirini yazdı. Şiirin adını batılı bulduğu için daha sonra Çile olarak değiştirdi. Kitabın girişinde, annesinin senin şair olmanı ne kadar isterdim sözlerine yer veriyordu.
Dava adamı olmak istiyordu. Ve 1943 yılından itibaren Büyük Doğu dergisini çıkarmaya başladı. Büyük Doğu dergisi çevresinde büyük bir örgütlenme faaliyetine girdi. Dergi henüz 30. sayısında iken kapatıldı. Devlet güzel sanatlar akademisindeki görevinden de uzaklaştırıldı. Eğridir’e sürgün edildi. Bir yandan davası için sert yazılar yazıyor bir yandan da sanat adamı kimliği ile eserler üretiyordu. Tam 9 kez tutuklandı. Yaşamının 3 yıl 8 ayı hapislerde geçti.
Büyük Doğu Dergisi’nde çıkan yazılarıyla, İsmet İnönü ve tek parti döneminde, Cumhuriyet Halk Partisi’nin yönetimine karşı sürdürdüğü muhalefet sonucunda, hakkında açılan çok sayıda davada yüzlerce yıl hapsi istenen Kısakürek, 163. maddeye aykırı bulunan yazıları ve zaman zaman çeşitli gerekçelerle, birkaç yılda bir hapis cezası almasının ardından yayımladığı, Cinnet Mustatili adlı eserinde hapishane anılarına yer verdi.
Sık sık kapatılan ve toplatılan Büyük Doğu’nun çıkmadığı dönemlerde, günlük fıkra ve çeşitli yazıları Yeni İstanbul, Son Posta, Babıalide Sabah, Bugün, Milli Gazete, Hergün ve Tercüman Gazeteleri’nde yayımlanan ve Büyük Doğu’da çıkan yazılarında Adıdeğmez, Mürid, Ahmet Abdülbaki gibi imzalar altında yazılar yazan Kısakürek’in, 1962 yılından itibaren, Anadolu’nun çeşitli şehirlerinde verdiği konferanslar da dikkat çekti ve büyük ilgi gördü.
Necip Fazıl, 27 Mayıs Askeri Darbesi’nde cezaevindeydi. Hakkında istenen ceza 101 yıldı. Hapisten çıktığında 57 kiloya düşmüştü. Yorgundu. Cezaevinden çıktığında, Çetin Emeç’in teklifini kabul ederek Son Posta Gazetesi’nde yazmaya başladı.
1980’de, Kültür Bakanlığı Büyük Ödülü’nü ve Türk Edebiyatı Vakfı tarafından verilen beratla Sultan-üş Şuara ünvanını kazanan Kısakürek, 1981’de İman ve İslam Atlası adlı eseriyle fikir dalında Milli Kültür Vakfı Armağanı’nın sahibi olurken, 1982’de de, Türkiye Yazarlar Birliği tarafından verilen, Üstün Hizmet Ödülü’nü kazandı.
25 Mayıs 1983 tarihinde, İstanbul’da hayata veda eden Necip Fazıl Kısakürek, Eyüp’te toprağa verildi.
Kaynak: biyografi.info